Türk Hukuk sistemimizde markaların, marka sahibi tarafından kullanılması esastır. 556 Sayılı Markaların Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname’nin 14/1 maddesi ile markanın kullanılması düzenlenmiştir. Buna göre; “Markanın, tescil tarihinden itibaren beş yıl içinde haklı bir neden olamadan kullanılmaması veya bu kullanıma beş yıllık bir süre için kesintisiz ara verilmesi halinde marka iptal edilir.”
Esas olarak, marka sahibi tarafından markanın kullanılması gerekmesine rağmen, marka sahibinin izniyle markanın kullanımı üçüncü kişilere de verilebilmektedir. Marka sahibinin iznin vermesi ile üçüncü kişilerin kullanımı;
Tek satıcılık sözleşmesi,
Markanın lisans olarak verilmesi,
Markanın devredilmesi
yollarıyla gerçekleşebilir.
Markanın kullanımı lisans yoluyla üçüncü bir kişiye devredilmişse hukuken marka sahibinin markasını kullandığı kabul edilecektir. Marka sahibinin markasını kullanımı ise açık ve kamuya dönük olması gerekmektedir. Markanın marka sahibi tarafından sadece kendi iç ilişkisi içinde olduğu ve bu bakımdan kullanılması hukuken kullanma olarak kabul edilmemektedir.
Hukukumuzda kullanma olarak kabul edilen hususlar kanunda düzenlemiş olup, bu belirtilen durumlar da markanın kullanıldığı kabul edilir:
a) Tescilli markanın ayırt edici karakterini değiştirmeden markanın farklı unsurlarda kullanılması,
b) Markanın yalnız ihracat amacıyla mal ya da ambalajlarda kullanılması,
c) Markanın, marka sahibinin izni ile kullanılması,
d) Markayı taşıyan malın ithalatı
Markaların Uluslararası hukuk ve uluslararası sözleşmelere uygun olarak, Türk hukukunda da tescille beraber doğan ve tescilden itibaren işleyen marka hakkının sürekliliği için markanın tescilden itibaren beş yıl içinde kullanılması zorunludur. Türk Hukukuna göre yasal olarak markanın Tescil tarihinden itibaren beş yıllık süre içerisinde kullanılmaması veya kullanımına beş yıllık süre için kesintisiz ara verilen markaya istinaden hükümsüzlük davası ikame edilebilmektedir. Kullanılmayan markaya ilişkin hükümsüzlük davası açılabilmesi için davanın söz konusu beş yıllık süre geçmesi gerekmektedir. Mahkeme hâkimi, davanın, açıldığı tarihte markanın durumuna ve kullanılıp-kullanılmadığına göre karar verecektir..
Sonuç olarak Türk Hukukuna göre tescil edilmiş bir markayı kullanmamaya dayalı hükümsüzlük davası açılabilmesi için 556 Sayılı KHK’nın 42/1-c hükmünde, hak düşürücü olarak bir süre ve zamanaşımı öngörülmemiştir. Bu nedenle markanın kullanılmaması sebebiyle hükümsüzlüğü her zaman talep edilebilmektedir. Söz konusu hükümsüzlük davası için aranan dava şartı; beş yıl süre ile markanın kullanılmamış olması esasıdır. Markanın hükümsüzlüğü davalarında markayı 556 sayılı KHK’nın 14. maddesindeki şartlar dairesinde kullanıldığını ispat yükü ise marka sahibinin üzerindedir. Davanın açılabilmesi için markanın kullanılmamış olma halinin ispatlanması gerekmektedir. Esas olarak, markanın tescilinden başlayarak beş yıllık süresinin sona erme tarihinden itibaren dava açılabilmektedir. Mahkeme, söz konusu beş yıllık sürenin sona erip ermediğini resen dikkate alır.