ANONİM ŞİRKETLERDE GENEL KURUL KARARLARININ BUTLANI DAVASININ USULİ ÖZELLİKLERİ

Kategori: Genel

1-) BUTLAN KAVRAMI

Butlan, bir hukuki işlemin, hukuk düzeni tarafından öngörülen geçerlilik şartlarını içermemesi nedeniyle başlangıçtan itibaren hüküm ve sonuç doğurmamasıdır. Butlan halleri bir genel kural olan BK’nun 19-20. Maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre bir genel kurul kararı konusu bakımından,kamu düzenine, emredici hükümlere, ahlak ve adaba, kişilik haklarına aykırı veya konusu bakımından imkansız ise, batıldır, yani hukuken bir hüküm ifade etmez.

2-) BUTLAN KAVRAMI VE BUTLAN DAVASININ 6102 SAYILI TÜRK TİCARET KANUNU’NDAKİ DURUMU

Eski Türk Ticaret Kanununda, genel kurul karalarının iptali ve iptal davasının usule ilişkin özellikleri düzenlemiş olmakla birlikte, butlanla ilgili olarak herhangi bir özel düzenlemeye yer verilmemiş, yokluk ve butlan halleri genel hükümlere bırakılmıştır

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ise, yine butlan kavramının tanımı yapılmamış, ancak;
a-) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nda yer alan,
ve
b-) Mülga Türk Ticaret Kanunu’nda tanım olarak bulunmamakla birlikte bunlara ilişkin öğreti ve uygulamada yer alan

butlan kavramına ve butlan sebeplerine yer verilmiştir. Öyle ki, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda Genel Kurul Kararları’nın butlanına yol açacağı belirtilen sebepler, Borçlar Kanunu’nda öngörülen butlan sebepleri ile sınırlı tutulmamış, Anonim Şirketlere özgü başkaca sebepler de bunlara dahil edilmiştir.

3-) BUTLAN DAVASI VE BUTLAN DAVASININ USULE İLİŞKİN ÖZELLİKLERİ

Kanun koyucunun, öğretideki ve uygulamadaki durumunu göz önüne almak suretiyle 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda butlana yer vermiş olmasının doğal bir sonucu olarak; butlan davası ve butlan davasının usule ilişkin özellikleri de kanunda özel olarak hükme bağlanmış durumdadır. Yani; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md.391, 445 ve 447. ile, iptal edilebilirliğin yansı sıra yönetim kurulu ve genel kurul kararlarının, butlanla malul olduğu durumlar da yasal zemine kavuşturulmuştur.

Genel kurul kararlarının butlanı davaları, herhangi bir süreye tabi değildir. Dolayısıyla, yönetim kurulu kararlarının geçersizliği her zaman ileri sürülebilir. Nitekim, Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da, bu davanın her zaman açılabileceği doğrultusundadır.

Ayrıca; mevcut yasal düzenlemelere göre; genel kurul kararlarının butlanı, hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunan herkes tarafından itiraz şeklinde veya dava yoluyla ileri sürülebilir. Yok olan/batıl olan bir genel kurul kararı şeklen meydana gelmemiş olacağından ve dolayısıyla da başlangıçtan itibaren hiçbir hüküm doğurmadığından, bununla ilgili olarak açılan butlan davası, bir tespit davası niteliğindedir.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 447 uyarınca genel kurulun;
a) Pay sahibinin genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanunen vazgeçilemez nitelikte haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetim haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran
ve
c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır.

Anonim şirketin karar organının genel kurul olması sebebiyle, genel kurul kararının butlanının tespiti davası, tek pay sahibinin olduğu anonim şirketler de dahil tüzel kişiliğine karşı açılmalıdır.

Genel kurul kararlarının butlanına ilişkin tespit davaları, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. ve 5. maddelerine göre uyarınca “şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi yoksa asliye hukuk mahkemesinde” açılmalıdır.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun md.448 ve devamı hükümlerinde; butlanın tespiti davası için bir takım usuli düzenlemelere yer verilmiştir. Bunlar, davanın açıldığının ve duruşma gününün yönetim kurulu tarafından usulüne uygun olarak ilan edilmesi, genel kurul kararı aleyhine açılan butlan davasında yönetim kurulu üyelerinin görüşünün alınması ile mahkemece yürütmenin geri bırakılmasına karar verilebilmesi, kararın kesinleşmesine müteakiben tüm pay sahipleri hakkında hüküm ifade etmesi ve kararın bir suretinin ticaret siciline tescili ve şirketin internet sitesine koyulması zorunluluğudur.

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun md.448 ve devamında yer alan ve yukarıda anılan bu düzenlemelerin birçoğu genel kurul kararlarının iptali davalarına özgü olsa da TTK. m.448/2’de bulunan düzenleme hariç tüm maddeler butlan davası içinde geçerlidir. TTK. m.448/2’de yer alan ve iptal davaları için söz konusu olan birden çok dava açılması halinde bunların birleştirilerek görülmesi zorunluluğu ile 3 aylık hak düşürücü süre sona ermeden önce duruşmaya başlanamayacağına ilişkin hükümler butlanın tespiti davasında uygulanmayacaktır.

Ayrıca burada hemen belirtmek gerekir ki; anonim şirketin butlan davası neticesinde görebileceği muhtemel zararlara karşı önlem amacıyla teminat gösterilmesi halini düzenleyen TTK md.448/3 hükmünde belirtilen “teminat” bir önkoşul olmayıp, pay sahiplerinin talebi üzerine mahkemece belirlenir. Dava açmaları görevleri gereği olması sebebiyle yönetim kurulu üyelerinin teminat gösterme yükümlülüğü yoktur. Teminatın miktarını mahkeme belirler.

Son olarak; yukarıda da belirtildiği üzere, Anonim Şirketler’de Genel Kurul Kararları’nın butlanının tespiti için açılacak davalarda herhangi bir süre öngerilmemiş olsa da; bu hususa ilişkin davaların ‘makul süre’ içerisinde açılması gerektiğini de belirtmek gerekir. Butlanın tespiti istenen genel kurul kararının alınmasının üzerinden uzun zaman geçmesi, somut olayın özelliğine göre “hakkın kötüye kullanımı” olarak yorumlanabilmektedir. Yargıtay birçok kararında uzun süre butlana sessiz kalınmasının hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde olduğu doğrultusunda değerlendirme yapmıştır.

4-) SONUÇ

Eski Türk Ticaret Kanun’un aksine, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda genel kurul kararlarının butlanına ilişkin uygulamalar genel düzenlemelere bırakılmakla yetinilmemiş ve özellikle de md.448 ve devamı hükümleri ile, bu husustaki yasal boşluğu doldurmak amacıyla bir takım usuli düzenlemeler getirilmiştir. Kanunkoyucu’nun Borçlar Kanunu’nda öngörülen butlan sebepleri ile sınırlı kalmayarak, Anonim Şirketlere özgü başkaca sebeplerle daha da geniş olarak ele aldığı butlan sebeplerinin varlığı halinde açılacak olan tespit davalarında, usuli düzenlemelere riayet edilmesi ve usuli özellikler nazara alınarak hareket edilmesi, herhangi bir hak kaybına maruz kalınmaması bakımından oldukça büyük önem arz etmektedir.